-
Başlık olmadan öylesine bir giriş yapayım dedim. Uzun zaman oldu. Küsmedim sayfalara ama yazmayı unuttum biraz. Ya da yaşamayı. Bizi ayakta tutan mutlu eden şey neydi derseniz. Birbirimize olan bağlılığımızdı, bütünün parçası olarak onun için yaptıklarımızdı.
Bütünün parçası olmak ne demek? Evet bir şeyin parçası hissetmek? Bunu hep grubun parçası olmaktan geri duran belki biraz korkan biri olarak soruyorum. Aslında iyi ve güçlü hissettirdi her denememde grubun parçası olmak. Uyum sağlayıp yola devam etmek ve işin güzeli grubunda bana karşı sevgisi yoğundu güzeldi. Karşılıklıydı bu. Benim sevgimle birlikte. Peki korkutan neydi geri çekilmeye sebep olan? Demekki birde küf vardı. Isıtıp eritmek mümkündü bunu gücüm mü yetmedi? Neden sarılıp barışıp etrafı mutlu edemedik bu küfle? Hayatın için ne istiyorsun söyle bakalım? Güçlü olan ne? Güçlü hissettiren? Hayattan güçlü olmayı istiyorum. Bu nedir peki meydana çıkıp bağırıp çağırmak mı? Bu bağırışı medeni bir şekilde nasıl meydana getirebiliriz? Puzzle nasıl tamamlanır? Yaşadığımız şeyleri neden yaşadığımızı hiç düşündük mü? Ben unuttum. Unutmayı seçtim. Aslolan onunla yüzleşmekmiş meğer. Sarılıp barışmak.
Barış dileğiyle.
-
Selam
Öyle içimden geldiği gibi yazayım dedim. Bir şairaneliğe gerek duymadan bir şeyler yapmadan öyle olduğu gibi. Bu aralar iyice çocuk modundayım. Kalbim dilimde öyle ailemde buna önayak oluyor onları çok seviyorum. Hayata hazırlamak için neler yaptık diye düşünürken dünyanın güzel bir yer olduğuna inandıkça güzelleşti şimdi bakıyorum bu kadar haber varken en güzeli beni olduğu gibi kabul etmeleri bazen kendi işimi göremediğimi düşünüyorum kendi kendime yetebiliyor muyum diye düşünürken hayatı paylaşmak güzel aslında kolaylaşıyor hayatı kolaylaştıracak şeyler var diyorum. Birlik, beraberlik gibi.
-
Kendi İçinde Kaybolmak
Kendini kendi içinde arayarak mı bulursun? Kendine dışarıdan bakarken mi? Hayata karışırken bulabilir misin? Ya çok yakınsan? Bulmaya görmeye? Sevmeye? Bilmediğin bir aşkın çocuğuyken? Çok sevilirken sen gösteremezken? Hislerini ifade etmek zorken? Nasıl yapacağını bilmiyorken?
-
tarafsız bölge
tarafsız olmak mümkün mü?
bir tarafının olması ne kadar önemli taraf olmalı mı? sanırım bu dünya için önemli peki
herkes birbirini sevecek güce sahipse seviyorsan bir şeylerin anlaşılır olması çok güzel çoğunluğa
hitap etmek için
ne kadar basit anlatılırsa o kadar anlaşılır oluyor
gündemden savaştan ne anlıyoruz ne hissediyoruz
yaralı bir toplumun suçu olmayan bir topluma nefretle saldırısını izliyoruz dinmek bilmeyen
bir öfkeyle kendine yer bulmak isteyen ve sürekli hatırlatılan kendilerine hatırlattıkları
istenmeme duygusu parayı icat edip onunla yer açan bir kimlikne yazıktır ki masumlar ve halklar
bundan muzdarip oluyor böyle bir acımasızlığa şahit olarak bizde bir parçası oluyoruz ve etkileniyoruz
bütünden ayrı olabileceğini düşünmek ve etkilenmeyeceğini pek olası değil ve birlikte
ne kadar güçlü olduğunun farkında olarak bütün için bir şeyler yapmanın gücü başka bunları düşünmekte bir şans fark etmek ve fark ettirerek yaşamak masumun yanında olarak ve artık bunun hesabının suçludan sorulması masumun canının yanmasını engelleyerek bunun için bir şeyler yaparak mümkünkoyulaşıp bir tarafa geçmeden birbirini anlayıp dinleyerek sadece tarafsız yakınlık hissederek yaklaşmak.
Yakınlık hissini belirleyen ne peki birbirimize karşı? Görünüş, dil, benzer yaşamlar belki yaşadığın yer? Yaşadığın yerden bir şeyler kaptığın kesin ve ortak dokulardan mekana bu kadar bağlı olmak bize özgü değil. her canlı yaşadığı yere uyum sağlayacak özelliklere sahip doğar ve kendini geliştirir adapte olur. Konudan uzaklaşmadan devam etmek üzere kısa bir ara.
-
maceraya evet
bazen bir adım attığımızda her şeyin değişebileceğini bilmek ister miyiz? evet. Peki o adımı atmaktan bizi alıkoyan nedir? evet. Soru bu. Merakımızı tutan keşfetmemizi engelleyen yargılar bir kapıyı açmaktan geri tutan şey nedir? eğer bir macerada değilsek eski alışkanlıklarımız bizi tutuyor olabilir. bir kırılma arıyor olabiliriz. bu bir anda olan bir şey sanırız ama değildir. yavaş yavaş değiştirerek olur. Asıl olan dünya gelişimizde bir karakterimiz bir benliğimiz vardır. onu kaybedip onu ararız. özümüzü dünyaya gelişimizi kutladığımız günlerde birazda artık içimizdeki çocuğu büyütmemiz gereken durumlar olur. hepsi büyümemiz için dünya da algıladığımız zamanla yaşlandığımızı sandığımız ama çocuk aklımızdan, kalbimizden uzaklaşamayız. Uzaklaşmamızda gerekir. Çünkü bizi aslında dinleyen ya da bizim dinlediğimiz onun sözleri. Bunu biraz farklı bir yere aslında aynı bir yere bağlamak istiyorum ve dünyanın çocuklara ait olduğunu düşünüyorum. Hepimizde yetişkin görünümlü ama içimizde büyümeyen bir çocuğa sahip insanlarız. ve de yazıya başlarken ki ilk düşüncem şimdi biraz daha yazı kişiselleşmeye başlıyor tekrar bir yere bakıp düşünmeyi seven biriyim. bu odamda karşımdaki çam ağacıydı bu sabah daldım görüntüsüne sonra aklıma keşişler geldi. bütün gün durup düşünmeyi ya da sabit yerde olup düşünmemeyi başarabilip hayatı da böyle konumlandırıyorlar. bu biraz değişse ne olurdu diyorum. biz çok hareketlensek dünya biraz yavaşlasa. neden olmasın 🙂 ya da karşılığı olur mümkün 🙂 bu keşiş konusuna devam edeceğim 🙂
-
bir insan sevdiğini nasıl belli eder?-sorunun cevabı bu yazıda değil birkaç içerik bulunabilir
bağırarak. bunu yapıyoruz. sadece bağırıyoruz. bir sebebi yok. konuşmayı bilmiyoruz. söylediklerimizin de hiçbir anlamı yok. yapılan incelendiğinde anlamı var. kardeşimin benim için yaptığı şey kendisi için çalışmak. neden bağırdığının bir açıklaması yok. kavga ile çözülmeyeceğini de keşke bilse. neden kavga etmek ister birileri bir şeyleri çözmek için? daha iyi bir dünya için bunu anlamak gerekir. bir kardeş kavgasından bunu anlamak mümkün mü? tarihte savaşlarında öyle başladığı söylenir. bunu anlamak lazım. bir daha kavga çıkmaması için. kardeşin kardeşle barışması. barış güzel bir kelime. anlamı nereden geldiği ile ilgili fikrim, karşılığı güzel uzlaşma. bunun mümkün oluşu. herkesin olduğu dünya için yapacağı bir şeyler var kendine göre. benim ki bana göre hassasiyetlerimi görüp ona göre yaşamak bunları kabule geçip onları gözardı etmeden yaşamak. onların aşırı naif olması beni güçsüz kılıyor o yüzden hassasiyeti belli etmemek kolaylaştırıyor hayatı bazıları için zorlaştırır mı? seni gerçekten tanımak isteyen biri için zorlaştırır. hassasiyetlerine saygı duymaması olur tanıdıktan sonra. hassasiyetleri dışarıda yaşamak çok zor, kaba bir dünya var dışarıda birbirini dinlemeyen iki kardeş kadar. umursadığını belli etmeyen ikisi de. belki sevseler de birbirlerini farklı dünyadalar birbirlerine anlayışları yok belki sadece yorgunluk. ayrı ayrı tatillere ihtiyaçları var. tatil her şeyi düzeltir mi konulu yazım için takipte kalın. birbirimizi tanımaya yardımcı olur mu? harfleri çevirip tat li tat il yapalım hadi. birbirini yoran iki kardeş için ayrı ayrı önceliklere koydukları tatillerini yapsınlar. en az benim kadar şımarık ama görünürde daha çok çalışıyor gibi herkes kendi alanında çalışıyor birazda onunla ilgili. ya da kendini göstermeyi bilmekle ilgili hayat birazda. bende kendimi saklamayı bırakıp doğru orantıda sevilmeyi seçtim. bu sevgiyi kabul etmeyi sevmeyi. herkesin içinde olan şeyi yeşertmeyi. hayat böyle güzel birini severken. sevgini en güzel şekilde gösterirken. bu bana iyi geliyor birini düşündüğümü belli etmek. dikkatli olmak lazım düşünceler boşa gitmesin. en değerli varlıklarımızdan onlar.
-
maceraya evet de
bazen bir adım attığımızda her şeyin değişebileceğini bilmek ister miyiz? evet. Peki o adımı atmaktan bizi alıkoyan nedir? evet. Soru bu. Merakımızı tutan keşfetmemizi engelleyen yargılar bir kapıyı açmaktan geri tutan şey nedir? eğer bir macerada değilsek eski alışkanlıklarımız bizi tutuyor olabilir. bir kırılma arıyor olabiliriz. bu bir anda olan bir şey sanırız ama değildir. yavaş yavaş değiştirerek olur. Asıl olan dünya gelişimizde bir karakterimiz bir benliğimiz vardır. onu kaybedip onu ararız. özümüzü dünyaya gelişimizi kutladığımız günlerde birazda artık içimizdeki çocuğu büyütmemiz gereken durumlar olur. hepsi büyümemiz için dünya da algıladığımız zamanla yaşlandığımızı sandığımız ama çocuk aklımızdan, kalbimizden uzaklaşamayız. Uzaklaşmamızda gerekir. Çünkü bizi aslında dinleyen ya da bizim dinlediğimiz onun sözleri. Bunu biraz farklı bir yere aslında aynı bir yere bağlamak istiyorum ve dünyanın çocuklara ait olduğunu düşünüyorum. Hepimizde yetişkin görünümlü ama içimizde büyümeyen bir çocuğa sahip insanlarız. ve de yazıya başlarken ki ilk düşüncem şimdi biraz daha yazı kişiselleşmeye başlıyor tekrar bir yere bakıp düşünmeyi seven biriyim. bu odamda karşımdaki çam ağacıydı bu sabah daldım görüntüsüne sonra aklıma keşişler geldi. bütün gün durup düşünmeyi ya da sabit yerde olup düşünmemeyi başarabilip hayatı da böyle konumlandırıyorlar. bu biraz değişse ne olurdu diyorum. biz çok hareketlensek dünya biraz yavaşlasa. neden olmasın 🙂 ya da karşılığı olur mümkün 🙂 bu keşiş konusuna devam edeceğim 🙂
-
Cesaretin var mı aşka?
Biliyorum bu aşk muhabbeti çok sıkıcı olmaya başladı. Bende tersi yöne gidip aşktan kaçmaktan yoruldum. Ama hala hazır hissetmiyor gibiyim. Yapacağım işler bitmiyor gibi. İyilik gibi. Anlatım gibi. Birazda mutlu olmayı hakkediyor gibiyim. Bunun farkına varmak güzel. Her şeyi kaydetmek ilerletmek güzel. Sevmek yine güzel. Mantığım daha ağır basıyor. Annem çok eğlenceli biri ama biraz ondan uzaklaşmak iyi olacak gibi 🙂 çocuk hali hep onu çağırıyor. Ya da telefonu alıp aramak istediğim o oluyor. Bazı şeyleri zamanında yapmayınca mesela dünü değil yarını yazmaya başlayacağım günlüğüme. Hayal ettiğim bir gelecek ismiyle. Hikayelerim de daha bitmedi ve öğretmenlikte hala çok iyi değilim çocuklardan öğrenecek çok şey var. Onların bana öğretmesini istiyor gibiyim. Ve biraz daha çabalamak koşturmak gerekiyor. Kolaylaştırmak hayatı. Bunu nasıl mümkün olur. Her zaman ki gibi yaşayarak. Biraz kabule geçip mutlu olarak. Doğru orantıda. Yanlışa doğruyu anlatmak bugun ilk iş yarını tasarlamak olacak. Hemen başlıyorum ve doğru orantı bu olsun.
-
Yaşadığın Yer
her deneyimlemek istediğin hayat tecrübesi sana farklı bir seni hatırlatır. olduğundan fazlası olmak için olabilmek için güç verir. İstediklerimizi gerçekleştirmek için uğraşın senin çaban dışarı çıkmak hem bu kadar kolay hem bu kadar zor. eski korkuların geçmişken tekrar gelmesi her şey yolunda giderken ve yine yola girecekken düşüşler yaşarsın yanında birinin olmasını istediğin için gerçek olmaması ki değil bu konuşulan dil. her şeyin yoluna koyup devam ettiğini düşünürsün. küskün çocuk olmaktan çıkarsın. tanımadığın sana tamamen yabancı gelen birine anlatmak daha zor ama kolay anlamadığını düşündüğün için uzak yabancı olduğu için belki. bunları çözmüşken her birini sevmek istediğimde korkup kaçmak çok can acıtıcı seninle konuşmak isteyenle değil istemeyenle konuşmak tersini yapmak sana tanıdık olan bir yerde yabancı olmak yaşadığın yere ait olduğunu bilip
-
yalancı çobanın hikayesi
yalancı çoban aşk masalıyla herkesin kulağına fısıldar. bu şekilde insanları uyuturmuş. bir gün doğruyu arayan gerçek aşkın peşinde olan prenses her şeyini bırakıp yola düşmüş. yolları kesişmesine kesişmiş ama biri gerçeği ararken biri yalanın peşindeymiş. prenses her tökezlediğinde gerçek aşkın Yaradan’ın sesini duymuş o çağrıyı içinde bilirmiş. Ararken doğruyu birçok kişiyle tanışmış. Asıl hikaye burada başlıyor. Prenses bu doğru yolda en çok kardeşini istemiş. Ama herkesin kararı seçimlerini prenses kendilerine bırakmış. Bu bir düşünseli yolculuğuna dönüşmüş. Prens kardeşine gelelim sessiz görünen ama her şeyi bilen akıllı biri. Ondan çok şey öğrenmiş ama en çok Kral babasının söyledikleri yaptıkları ona iyiliği göstermesi için ya da iyiliğin timsali için örnek olmuş herkese içinde gül ağacı açtırmış. Sona Kraliçe kalmış hep en son bahsedilen ama her şeyi yürüten mantıklı mı mantıklı güzel mi güzel elinde her yeteneği olan bir kraliçe. Buraya kadar kraliyet ailesinden bahsettik. Asıl hikaye sarayda değil yolda başlıyor. Prenses yola çıkmadan kralı için çok endişelenir kralın iyi niyetini kullanmak isteyen yılanları görür onlarla nasıl baş edebilirim diye düşünür en yakınları onlarla doluymuş ama gel gör ki kralın soyu o kadar iyi kuvvetli çocukluğu iyi bir halkla kesişmiş ki onların iyilikleri duaları prensesin karşısına da damla damla iyilik yapanları çıkarmış. hatırlatıcılarmış geldiği yeri unutmaması için. Çok güzel bir ada ülkesinde yaşarlarmış. Gün görmüş yazarlar, çizerler sarayın olduğu yer hoşgörünün iç içe aktığı her milletten insanın olduğu bir yermiş. En güzel kısmı bu çeşitlilikmiş. İnsanların bu güzel tabloya kattığı renkler, düşüncelermiş. tabloyu oluşturanda buymuş ya zaten. bu çeşitlilik bu düşünce okyanusları.